Elif ve Büyülü Ormanın Işıltısı

Bir varmış, bir yokmuş. Uzak diyarlarda, yemyeşil ağaçların gökyüzüne uzandığı, çiçeklerin gökkuşağı renklerinde açtığı, kuşların neşeyle şarkı söylediği bir orman varmış. Bu ormanın adı Işıltılı Ormanmış. Çünkü gece olunca, ağaçların yaprakları yıldızlar gibi parıldar, yollar altın sarısı ışıklarla aydınlanırmış.
Bu ormanın kenarında, annesi ve babasıyla birlikte yaşayan küçük bir kız çocuğu varmış. Adı Elifmiş. Elif, meraklı mı meraklı, neşeli mi neşeli bir çocukmuş. En çok sevdiği şey, ormanın kenarındaki çiçekleri izlemek ve kuşların cıvıltılarını dinlemekmiş.
Bir sabah, Elif uyanmış ve penceresinden dışarı bakmış. Gözlerine inanamamış! Ormanın ışıkları sönmüş, kuşlar susmuş, çiçekler solmuş. Işıltılı Orman artık ışıltılı değilmiş.
Elif hemen annesine koşmuş:
— Anne! Orman hasta olmuş gibi! Işıkları yok, kuşlar suskun!
Annesi üzülerek başını sallamış:
— Evet, Elif’ciğim. Ormanın kalbindeki Işık Kristali kaybolmuş. O kristal, ormana neşe ve ışık verirdi. Onsuz orman solmuş.
Elif’in kalbi sıkışmış. Orman onun en sevdiği yermiş. Hemen karar vermiş:
— Ben Işık Kristali’ni bulacağım ve ormanı eski haline getireceğim!
Annesi şaşırmış ama Elif’in kararlılığını görünce gülümsemiş:
— Cesur kızım benim! Ama dikkatli ol, orman derin ve gizemlidir.
Elif, sırt çantasına biraz su, birkaç kurabiye ve en sevdiği peluş tavşanı Pofuduku koymuş. Ormana doğru yola çıkmış.
Ormanın içine girdikçe, ağaçlar daha sık, yollar daha karanlık olmuş. Ama Elif korkmamış. Çünkü kalbinde sevgi ve cesaret varmış.
Bir süre yürüdükten sonra, karşısına konuşan bir sincap çıkmış:
— Merhaba küçük kız! Nereye gidiyorsun?
Elif şaşırmış ama hemen cevaplamış:
— Işık Kristali’ni arıyorum. Ormanı kurtarmak istiyorum.
Sincap sevinçle zıplamış:
— Harika! Benim adım Ceviz. Sana yardım edebilirim. İlk önce Şarkı Söyleyen Dereye gitmeliyiz. Orada bilge bir kurbağa yaşar. O sana yol gösterebilir.
Elif ve Ceviz birlikte dereye doğru yola çıkmışlar. Dereye vardıklarında, suyun üzerinde oturan yaşlı bir kurbağa görmüşler. Kurbağa, Elif’i görünce gülümsemiş:
— Hoş geldin cesur çocuk. Işık Kristali’ni arıyorsun, değil mi?
Elif başını sallamış:
— Evet, ormanı eski haline getirmek istiyorum.
Kurbağa düşünceli bir şekilde konuşmuş:
— Kristal, Gizemli Mağarada saklı. Ama mağaranın kapısını açmak için üç anahtar gerekiyor. Bu anahtarlar, ormanın farklı köşelerinde saklı. İlk anahtar, Renkli Kelebekler Vadisinde. İkinci anahtar, Melodi Ağacının dallarında. Üçüncü anahtar ise Gizemli Mağaranın yakınındaki Sessiz Gölün dibinde.
Elif, Ceviz ve Pofuduk hemen yola koyulmuşlar.
Renkli Kelebekler Vadisi
Vadide binlerce kelebek uçuşuyormuş. Elif, kelebeklere nazikçe seslenmiş:
— Sevgili kelebekler, Işık Kristali’ni bulmak için anahtara ihtiyacım var. Yardımcı olur musunuz?
Kelebekler bir araya toplanmış ve parlak bir ışıkla birleşerek altın bir anahtar oluşturmuşlar. Anahtar, yavaşça Elif’in avucuna düşmüş.
Melodi Ağacı
Melodi Ağacı, rüzgarla birlikte şarkılar söylermiş. Elif ağaca yaklaşmış:
— Sevgili ağaç, ikinci anahtarı arıyorum. Lütfen bana yardım eder misin?
Ağaç, dallarını sallamış ve yapraklarının arasından gümüş bir anahtar düşürmüş.
Sessiz Göl
Gölün suyu durgun ve berrakmış. Elif, gölün kenarına oturmuş ve düşünmüş:
— Üçüncü anahtar gölün dibindeymiş. Ama nasıl ulaşacağım?
O sırada, suyun içinden parlak pullu bir balık çıkmış:
— Merhaba Elif! Üçüncü anahtarı mı arıyorsun?
Elif heyecanla başını sallamış:
— Evet, lütfen yardım eder misin?
Balık, suya dalmış ve kısa süre sonra inci gibi parlayan bir anahtarla geri dönmüş. Anahtarı Elif’e uzatmış.
Gizemli Mağara
Elif, üç anahtarı da alarak Gizemli Mağara’ya ulaşmış. Mağaranın kapısında üç kilit varmış. Elif, anahtarları tek tek yerleştirmiş ve kapı yavaşça açılmış.
Mağaranın içinde, büyük bir kristal parlıyormuş. Bu, Işık Kristali’ymiş! Elif, kristali nazikçe almış ve ormanın merkezine götürmüş.
Kristali yerine koyduğunda, orman birdenbire canlanmış! Ağaçlar yeşermiş, çiçekler açmış, kuşlar şarkı söylemeye başlamış. Işıltılı Orman, yeniden ışıldamış.
Elif, Ceviz ve Pofuduk sevinçle birbirlerine sarılmışlar. Orman halkı, Elif’e teşekkür etmiş ve ona Ormanın Koruyucusu unvanını vermiş.
Elif, eve döndüğünde annesi ve babası onu kucaklamış. Elif, başından geçenleri anlatmış ve herkes onunla gurur duymuş.
O günden sonra, Elif her gün ormanı ziyaret etmiş, dostlarıyla vakit geçirmiş ve ormanın ışıltısını korumuş.
Ve masal burada bitmiş. Gökten üç elma düşmüş: Biri Elif’e, biri ormanın dostlarına, biri de bu masalı dinleyen minik kalplere…
Bu masalı sevdiyseniz size uygun bir masalımız daha var: Güneş Şehri’nin Kahramanı: Mini Max