Gizemli Orman ve Kayıp Krallık

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, büyük ve görkemli dağların ardında, yemyeşil ormanlarla kaplı büyülü bir ülke varmış. Bu ülkenin adı Elthoria‘ymış. Elthoria, nehirlerin şarkı söylediği, çiçeklerin dans ettiği, ağaçların fısıltılarla konuştuğu bir yerdi. Burada insanlar ve hayvanlar uyum içinde yaşar, gökyüzüne yükselen kalelerde bilge büyücüler, göl kenarlarında yaşayan periler ve ormanda saklanan elfler bulunurdu.
Elthoria’nın en büyük ve en güzel şehri Altınçayır Krallığı’ydı. Bu krallık, ihtişamlı sarayı, göğe yükselen kuleleri ve çiçeklerle bezeli bahçeleriyle dillere destandı. Burada halk, dürüst ve iyi kalpli kralları Kral Arion ve zarif eşi Kraliçe Elenna‘nın yönetiminde mutlu mesut yaşardı. Fakat bir gün, bu huzurlu ülke karanlık bir gölgeyle sarsıldı.
Kral ve Kraliçenin Kayboluşu
Bir sabah, kraliyet sarayında kimse kral ve kraliçeyi bulamamıştı. Onların odası boştu, giysileri yerli yerindeydi, ama kendilerinden hiçbir iz yoktu. Halk büyük bir korkuya kapılmıştı. Sarayın bilge büyücüsü Azemar, büyülü küresine bakarak şunları söyledi:
“Gizemli Orman’ın derinliklerinde karanlık bir güç uyanıyor. Kral ve kraliçe, bu gücün peşine düşüp geri dönemediler.”
Halk bu haber karşısında endişelenmişti. Eğer kral ve kraliçe geri dönmezse, krallık büyük bir tehlike altında olacaktı. O sırada, krallığın genç prensi Leon ayağa kalktı ve cesurca konuştu:
“Annem ve babamı kurtarmak için Gizemli Orman’a gideceğim!”
Herkes şaşkındı. Prens Leon henüz on beş yaşındaydı, ama cesareti ve zekâsıyla tanınıyordu. Bilge büyücü Azemar, ona yardım etmek için büyülü bir harita verdi. Bu harita sadece gerçek yüreklilerin okuyabileceği sihirli bir kılavuzdu. Ayrıca ona konuşan bir pusula ve gece yolunu aydınlatacak bir yıldız taşı hediye etti.
Gizemli Orman’a Yolculuk
Leon, sadık dostu Gümüşpençe adındaki beyaz bir kurtla birlikte yola koyuldu. Yolculuk uzun ve tehlikeliydi. Gizemli Orman’ın sınırlarına vardıklarında, ağaçların birbirine fısıldaştığını duydular. Aniden büyük bir çınar ağacı dile geldi:
“Buraya hoş geldiniz, genç prens. Ancak ilerlemek için bilgelik, cesaret ve merhamet göstermeniz gerek.”
Leon başını salladı ve yoluna devam etti. Ormanın derinliklerinde, devasa sarmaşıklarla kaplı karanlık bir geçide vardılar. Birdenbire önlerine korkunç bir yaratık çıktı. Bu, Gölgelerin Efendisi Morgath’tı. Morgath, Elthoria’nın en eski düşmanıydı. Kral Arion ve Kraliçe Elenna’nın kaybolmasının arkasında onun olduğu anlaşıldı.
“Ah, küçük prens! Seni bekliyordum,” dedi Morgath. “Eğer krallığını geri istiyorsan, üç zorlu sınavımı geçmelisin.”
Leon cesurca başını salladı. Morgath ilk sınavı sundu: Bilgelik Sınavı. Büyük bir taşın üzerinde eski dilde yazılmış bir bilmece vardı. Leon haritayı açtı ve Azemar’ın verdiği ipuçlarını kullanarak bilmecenin cevabını buldu.
İkinci sınav Cesaret Sınavıydı. Leon, yüksek bir şelaleden geçip karanlık bir mağaraya girmek zorundaydı. Gümüşpençe’nin yardımıyla cesurca mağaradan geçti ve sınavı tamamladı.
Üçüncü sınav Merhamet Sınavıydı. Morgath, Leon’a bir seçim sundu: Kraliçeyi mi yoksa kralı mı kurtaracaktı? Leon tereddüt etmeden, “İkisini de kurtaracağım!” dedi. Bu kararıyla Morgath’ın büyüsü bozuldu ve gerçek formuna, aslında lanetlenmiş bir prens olan Prens Alden’a dönüştü.
Büyü kırılınca, Kral Arion ve Kraliçe Elenna serbest kaldı. Leon ve ailesi, Morgath’ın yani Prens Alden’in lanetini bozduğu için ona merhametle yaklaştılar. Alden de geçmişte yaptığı hataları telafi etmek için Elthoria’ya yardım etmeye söz verdi.
Leon ve ailesi krallıklarına döndü ve halk büyük bir sevinçle onları karşıladı. Leon’un cesareti ve kalbinin temizliği sayesinde Elthoria tekrar barış ve huzura kavuştu. O günden sonra, Leon sadece bir prens değil, halkının en sevdiği kahraman oldu.
Ve masal burada bitmedi, çünkü Elthoria’da her zaman yeni maceralar yaşanmaya devam etti.
Gökten üç elma düştü: biri bu masalı dinleyenlere, biri anlatanlara, biri de cesur yüreklere…